Geriye
kaç nefesimiz kaldığını bilmediğimiz bu hayatta biz aylar sonrası gelecek günün
endişesini taşıyorsak şans bize ne yapsın?
İşlerimizin
çok olduğu ,zaman bulamadım bahanesiyle sevdiklerimizden çaldığımız zamanlar hep
kendi seçimimiz hayatın suçu ne?
Çocuğunun
ilk adımını görmediği için ya da okulun ilk günü elini tutamadığı için hazır
bahaneleri varsa insanların hayat bize ne yapsın?
Kaç
merhabayı erteliyoruz ertesi sabaha ya da kaç özledim kelimesi için kuruyoruz saatimizi
aylar sonrasına.
Zaman
bize neyin garantisini verir ki, yarına dair bir vaadi yoktur zamanın
Doğduğumuz
gün bize sayı ile verilmiş nefesimizi bizi hiç anlamayacak insanlar için
harcıyorsak boşuna kaderin suçu ne?
Cam
bardaktaki çayın tadını unutup plastik bardaklara sarılmışız nice zamandır.
Sesini duymak yerine iki satır cümle ile yazılan mesajların esiri olmuşuz hep
Tadı
karşılıklı iki çift dost sohbeti ile çıkan kahve keyfi yerine,telaşla girip
aldığımız ve elimizde koşmaya devam ettiğimiz kahveler vazgeçilmezimiz olmuş
Mutlu
olmamız için o kadar çok sebebimiz varken dağın en tepesindekine göz dikmişiz
hep. Adına başarı kariyer dediğimiz geçici mutluluğun hep bir doz fazlasına
ihtiyaç duyulan mutsuzluk hastalığının pençesine düşmüşüz aslında
Çoğu
zaman bir ölüm haberiyle sarsılıp uyanırız bu rüyadan. Ölüm bir tecrübe midir acaba ? insanın gerçeği
görmesini sağlayan ama ne yazık ki ikinci bir şans vermeyen.
Dilerim
hepimiz en kısa sürede kendiliğinden uyanırız bu rüyadan aldığımız nefesin
hakkını verecek kadar güzel ve anlamlı yaşarız günlerimizi
Yoksa
bu can bu bedeni ne yapsın...